Likya, Anadolu'nun tarihi ve doğal zenginlikleri yönünden en ilginç bölgelerinden biridir. Eski Devirlerde "Işık Ülkesi" olarak adlandırılan bölgede antik kentler, doğa ile adeta iç içedir.
Likyalı'lar Kadeş Savaşı'nda Hititlerin yanında savaştılar ve 10 7. yy' ın ilk yarısında yerel bir krallık kurdular. İÖ. 6. yy'ın ortalarında Pers egemenliği altına giren Likya bölgesi. İÖ. 5. yüzyılda Persler'e karşı oluşturulan Delos Birliği'nde yer aldılar. İÖ.334 yılında Büyük İskender tarafından Pers' erden kurtarılan bölge, bu kez İskender'in generallerinin egemenliğine girdi. İÖ. 167'de Roma'nın tanıdığı bir ayrıcalıkla özgürlüğüne kavuştu. Bu yıllarda Likya, Olympos ve Phaselis gibi kentleri kendilerine us yapan korsanlar tarafından yağmalandı. İS 141 ve 240' taki depremlerden büyük hasar gördü ve yine ortaya çıkan korsanlar, Likya kentlerinin sonunu hazırladı 7 yüzyılda başlayan Arap akınları sonunda bölge, tamamen önemini kaybetti Bölgenin en önemli mimari eserleri, ahşap yapıların dış yüzlerinin taklit edildiği kaya mezarlarıdır.
Likyalıların kendilerine özgü dilleri vardı. Bu dil, batı Grek alfabesine benzeyen Likya alfabesi ile yazılırdı. Bugün Likya bölgesinde rastlanan yazıtlar özellikle 0 5. yüzyıldan kalmadır. Altısı ünlü, toplam 29 harften oluşan Lykia Alfabesi, Grek alfabesinde gösterilmeyen bazı seslere de sahiptir. Uzun bir süre Likya dilinin Grekçe ya da Farsça'nın yakın akrabası olduğu düşünülmüşse de, 1945'te Danimarkalı Dilbilimci Holger Pedersen, Likya dilinin Anadolu dillerine bağlı olduğunu ortaya koyarak bu görüşü çürütmüştür. Bugün birçok dilbilimci Likya dilinin bir batı Luvi lehçesinden ortaya çıktığı görüşünde birleşmişlerdir.
Ancak son yıllarda yapılan arkeolojik ve epigrafik çalışmalar, Likyalıların İÖ. 2. bin başlarında Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya gelen ve Akdeniz Bölgesi'ne yerleşen Indo-Germen kökenli Lukka kavimlerinden olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak son yıllarda yapılan arkeolojik ve epigrafik çalışmalar, Likyalıların İÖ. 2. bin başlarında Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya gelen ve Akdeniz Bölgesi'ne yerleşen Indo-Germen kökenli Lukka kavimlerinden olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Likyalıların kendilerine özgü dilleri vardı. Bu dil, batı Grek alfabesine benzeyen Likya alfabesi ile yazılırdı. Bugün Likya bölgesinde rastlanan yazıtlar özellikle 0 5. yüzyıldan kalmadır. Altısı ünlü, toplam 29 harften oluşan Lykia Alfabesi, Grek alfabesinde gösterilmeyen bazı seslere de sahiptir. Uzun bir süre Likya dilinin Grekçe ya da Farsça'nın yakın akrabası olduğu düşünülmüşse de, 1945'te Danimarkalı Dilbilimci Holger Pedersen, Likya dilinin Anadolu dillerine bağlı olduğunu ortaya koyarak bu görüşü çürütmüştür. Bugün birçok dilbilimci Likya dilinin bir batı Luvi lehçesinden ortaya çıktığı görüşünde birleşmişlerdir.
Günümüze kadar keşfedilmiş yazıtları 150 kadardır. Bunlar eski zemin alan, ancak dilin özelliklerine uyarlanmış farklı harf ve karakterler de içeren bir alfabe ile yazıldığı anlaşılmıştır. Likya dili, günümüzde Antalya Fethiye Müzesi'nde sergilenen Xsantos steli sayesinde kısmen çözülebilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder